Instagram

5 Temmuz 2016 Salı

Orta Devre Yolculuk (Prag Gezisi )

  Prag hakkında genel bir bilgi sahibi olduğumuza göre artık yazımıza başlayabiliriz. Prag 2 kere seyahat ettiğim ve 2. gidişimde bile beni sanki ilk kez görmüşüm gibi büyüleyen bir şehirdir. 
  
  Prag Avrupa'nın diğer büyük şehirlerine göre ucuzdur bu nedenle kalacak yerinizi ayarlarken kendinize bir iyilik yapıp şehir merkezine yakın bir yer de kalmanızı tavsiye ederim. Wenceslas Meydanı çevresi hem merkez hem de eski şehir meydanına yakındır ve size bir çok kalacak yer sunar. Ben ilk gidişimde otobüs garının hemen karşısında bulunan Florenc Hostel de konakladım. 2. gidişimde ise Wenceslas Meydanı yakınında ki Sokolska Youth Hostel de konakladım ve ikisinde de memnun kaldım tavsiye ederim. 

  Gezimize Eski Yahudi mahallesi (Josefov) ile başlıyoruz. Yahudilerin Prag'a yerleşimi 1096 yılına kadar uzanır. Bu mahallenin tarihi ve hüzünlü bir dokusu vardır sadece gitmenizi ve o tarihi sokaklarda kaybolmanızı öneririm. Ayrıca bu mahallede Avrupa'nın ilk sinagogu olan Eski Yeni Sinagog da bu mahallededir. Eski Yeni Sinagog 1270 yılında gotik stilde yapılmıştır.


  Diğer durağımız tabi ki Eski Şehir Meydanı, birçok tarihi olaya tanıklık etmiş bu mükemmel meydan da bir çok önemli yapı bulunur. Benim en beğendiğim, ilginç çatısı ile özellikle gece ve gün batımında mükemmel gözüken Tyn kilisesi. 80 m yükseklikte iki kulesi bulunan bu gotik klise, eski meydanın üstünde adeta gözcü gibi durmakta ve en güzel kartpostallarda yerini almaktadır. Benim bu kiliseyi çok beğenmemin sebebi ise Prag'ın mistik ve gotik atmosferinin eski şehir meydanındaki bekçisidir. 


    Ayrıca bu resimde sol tarafta gördüğünüz Jan Hus Anıtı da benim ilgimi çeken önemli yapılardan biri, Jan Hus önemli bir din adamı iken kilisenin bozulduğunu öne sürmüş, doğru tek kaynağın incil olduğunu söylemiştir gelişen olaylar sonrasında ise yakılarak idam edilmiştir ve bu anıt onu simgeler.

  Meydanın bir diğer çok ünlü yapısı ise tabi ki Prag Astronomik Saat Kulesi. Her saat başı ufak bir gösteriye ev sahipliği yapan saatin önünde sürekli bir turist kalabalığı bulunur. Ancak benim ilgimi çeken bu saatin kendisinden çok hikayesi oldu. 15.yyda saat ustası Hanus bu herkesin hayran kaldığı saati yapar ancak sırrını kimseye söylemez. Bunun üzerine o dönemin şehir yönetimi bu güzel saatten sadece kendilerinde olması için saat ustasının gözlerini kör ederler ki başkaları için de aynı saatten yapmasın. Gözler kör edilen saat ustası Hanus intikam almak için saate zarar verir ve saat asla tam olarak tamir edilemez. 


   
   Tüm bu gördüklerim büyüleyici ve insanı yüzyıllarca geriye götüren yapılar diye düşünürken Prag'ın henüz en güçlü kozunu oynamadığını hayal bile edemezdim. Ancak Karl köprüsü ve Aziz Vitus Katedrali bizi bekliyor.

  Meydanın saat kulesi tarafından devam edip tarihi kral yolunu takip ediyoruz. Yaklaşık 10 dakikalık yürüyüş bizi Prag'ın kalbine getiriyor, 'Karl Köprüsü' 

   Tabi ki tüm bu gezide zaman nasıl aktı anlayamadık ve Karl Köprüsüne geldiğimizde hava karanlıktı. Ama sakın üzülmeyin çünkü size söylemeyi unuttuğum bir şey var; Prag gecesi en az gündüzü kadar güzel bir şehirdir. Karl Köprüsünün üzerinden gece manzarası, havada ki sessizlik ve köprünün sol çıkış tarafında karanlığın içinde sessizce dönen değirmen... Prag kendini bile aşmıştı, o an ki manzara ve atmosferi hayatım boyunca unutmayacağım.



  Tabi ki bu mükemmel manzaradan sonra ertesi sabah ilk iş olarak köprüye geri geliyoruz ve gezimize devam ediyoruz. 
  Karl Köprüsü mükemmel mimariye sahip bir köprü, bir çok sel felaketine rağmen 1402 yılından beri ayakta kalmayı başarmış. Ancak onu bu kadar özel kalan kendisi kadar etrafında ki orta çağ eserleri bütünü, heykeller, kuleler, kiliseler ve onu sessizce gözetleyen Prag kalesi ve Aziz Vitus Katedralidir.
 Karl köprüsü girişinde işgalcileri yavaşlatmak için yapılmış kule ile gezimize başlıyoruz. Köprünün üzerinde 30 tane heyle bulunur ve hepsinin birbirinden farklı hikayesi vardır. Benim en çok ilgimi çeken sol tarafta cıkışa yakın Osmanlı İmparatorluğu hakkında yapılmış bir heykel var. Bu heykel de bıyıklı ve göbekli bir Osmanlı askeri Hristiyanlarla dolu bir zindanın kapısında nöbet tutuyor. Bu heykel o dönem Osmanlı İmparatorluğunun Viyana'ya kadar gelmesi sonucunda Avrupa'da oluşan korkuyu simgeliyor ve birlik olmazsak sonumuz böyle olacak mesajı vermek için yapılmış. 



  Köprüden her baktığımda bana huzur veren muhtemelen çok önemi olmayan beyaz bir ev var onu da paylaşmak istiyorum burada, nehrin o ucunda sakince duruyor Prag'ın tüm görkemine rağmen mütevazi bir güzelliği var.



  Aslında kaleye çıkana kadar köprüyü bitirdik demek dogru olamaz. Aşağıda ki resimde göreceğiniz üzere tepede ki kaleye kadar eski kral yolu ve onu çevreleyen mükemmel doku devam ediyor. Köprünün çıkışında ki mahalle Mala Strana (Küçük Mahalle) gerçekten görülmeye değer ve edebi olarak Pragın en önemli noktasıdır. Zira Franz Kafka Müzesi ve Jan Neruda Sokağı bu mahallededir. Ünlü çek yazar Jan Neruda'nın Küçük Mahalle Dedikoduları aldı eseri bu mahallede geçer. 




     Kral yolundan sapmadan, körünün çıkışında ki harika kuleden geçip Jan Neruda sokağından devam ederek kaleye doğru tırmanmaya başlıyoruz. Yukarı doğru çıktıkça Prag'ın tepeden de çok güzel göründüğünü fark ediyoruz. Yaklaşık 20 dakikalık bir tırmanış sonunda Prag Kalesindeyiz.

   Prag Kalesi Bohemya ve Roma Germen İmparatorluğu krallarına ev sahipliği yapmış olup günümüzde de Çek Cumhuriyeti devlet başkanlarının ofisi buradadır. Prag kalesi dünyanın en büyük antik kalesidir. 570 m uzunluğa ve 130 m genişliğe sahip kalenin yapımına 870 yılında başlanmıştır. Gotik mimariye sahip kaleye Habsburg döneminde Rönesans yapıları eklenmiştir. 16. Yüzyılda kaleye bahçeler eklenmiş ve hem kale hem de saray havası sağlanmıştır. 

  Biz tepeye çıkınca ilk cumhurbaşkanının ofisine baktık. Çek Cumhuriyeti cumhurbaşkanlığı binası buradadır. Daha sonra Kalenin etkileyici kapısının bizi içer çekmesi çok da zor olmadı tabi. 


  Prag Kalesinin içerisinde ki en önemli yapı tabi ki Aziz Vitus Katedrali, hatta bu katedral belki de kaleden daha önemlidir ve Prag'ın simgelerinden biridir.

  Aziz Vitus Katedral'i için linkte bulunan yazımı okumanızı tavsiye ederim. Zira katedral kısaca geçilmeyecek kadar önemli bir yapıdır.



  Prag Kalesi'nin bir diğer önemli kısmı ise Altın Yol, bu şirin küçük evler görülmeye değer, ilk Prag gezimde giriş ücretsizdi ancak ikinci gidişimde giriş biletliydi, önceden bi araştırmanızı öneririm.

  Prag Kalesi'nin en güzel bölümlerinden bir diğeri ise Kraliyet Bahçeleridir. Benim en çok eğlendiğim kısımlardan birisi bu bahçeler oldu. Şehrin tepesinde mükemmel Prag manzarası eşliğinde yeşil yeşil bahçelerde iken insan orada yaşamış insanları düşünmüyor değil. Bu mükemmel manzara ve ortamda bir hafta dursam sesim çıkmazdı.

  

  Kalede görülmesi gereken bir diğer yapı ise Aziz George Bazilikası, 921 yılında inşa edilmiş bu bazilikanın özelliği tabi ki tarihidir. Avrupa'nın en eski bazilikalarından biridir. Bohemya'nın ilk şehit düşesi Aziz Ludmilla anısına yapılmıştır. İçi sade ancak güzel bir bazilika girmenizi tavsiye ederim.

  Tüm bu kale turundan sonra bir günün daha sonuna geldik ve şehir merkezine döndük. Oradan da otelimize yakın olan Wenceslas Meydanına gittik. 

  Wenceslas Meydanı Prag'ın Yeni Şehir Merkezi'nin kalbi durumundadır. Alışveris caddeleri, gece hayatı ve Prag'ın tüm eğlence sektörü bu meydandadır. Ayrıca yakın tarihte ünlü Kadife Devrimi bu meydanda gerçekleşmiş ve Prag'da ki komünist rejim yıkılmıştır. Meydanın sonunda görkemli Prag Ulusal Müzesi bulunur ki, bu bina da görülmesi gereken yerlerin başında gelir.


  Pragda 3. günümüze geldiğimizde şehrin en önemli yerlerini gezmiştik ve geriye sadece şehrin az turistik bölgesinde bulunan nehrin aşağı tarafında Dans Eden Ev ve onun da aşağısında bulunan bir sur bölgesi ve tepesinde kilise ile mezarlık bulunmaktadır. Görmezseniz olmaz diyebileceğim yerler olmasa da ben gittiğimde beğenmiştim, güzel ve doğal bir manzarası var. Ayrıca mezarlıkta birçok önemli kişiyle birlikte Jan Neruda'nın da mezarı bulunmaktadır.




  Pragda kısaca görülmesi gereken yerler bunlar, gördüğünüz üzere en az 3 gün her şeyi görmek için gerekli iken doya doya gezmek için 5 gün idealdir.


-Halit Emre Tüter

  



1 yorum:

Unknown dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.